2017 yılı Dünya’da, hem siyasi hem ekonomik açıdan inanılmaz dalgalı ve sarsıcı geçti. Global açıdan baktığımızda dalgalanmanın en keskin belirtisi Trump’ın agresif çıkışları, Ortadoğu’da yaşanan olumsuz gelişmeler, Amerika Merkez Bankası FED'in (Federal Reserve Bank) faiz artırımları, İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkmak için yaptığı referandum, (bilindiği üzere İngiltere halkının %52’sı Avrupa Birliğinden çıkılması yönünde karar verdi), Kuzey Kore’nin füze denemeleri ve Amerika ile yaşanan karşılıklı meydan okumalar, Avrupa’da uzun süre yaşanan hükümet bunalımları ile Kudüs sorununu göze çarpan ve hafızalarda kalan en önemli gelişmeler olarak yaşadık.

Ülkemizde ise, global dalgalanmaların etkisinde kalmakla birlikte, işsizlik, enflasyonun iki haneli rakamlara ulaşması, Aralık 2016 tarihinde Ankara’da Rusya Federasyonu’nun Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a düzenlenen suikastın etkisi daha geçmeden, Rusya Savunma Bakanlığına ait, 93 kişiyi taşıyan Tu-154 tipi uçak Soçi'den havalandıktan sonra Karadeniz üzerinde düşmesinin etkileri 2017 yılında oldukça büyük gerilim tarattı. Yine 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin yarattığı gerilim devam etti, üzerine Nisan 2017 referandumunu yaşadık, bu referandumun ekonomiye olumsuz etkisini, turizmde olumsuz gelişmeler yaşadık. ABD ile vize sorununu yaşadık, Zarrab davası beklenmedik mecralara geldi ve bu gibi ekonomiyi, siyaseti ve toplumu etkileyen olumsuzluklar gördük.

Global ve ülkemiz açısından yaşanan bu kadar olumsuzluklara ve döviz dalgalanmalarına rağmen, ülkemizde ekonominin direnç göstererek ayakta kalması 2017 yılı için az da olsa sevinebileceğimiz bir gelişme olarak akıllarda kaldı.  Yaşanan tüm bu olumsuzluklara, küresel krize ve Kuzey Kore ile yaşanan dalaşa rağmen ABD ekonomisinin göstergelerine baktığımızda, 2017 yılını hasarsız atlattığını görüyoruz. Diğer taraftan Avrupa ve Japonya ekonomilerinin toparlandığını, İngiltere’nin, Avrupa Birliğinden çıkma yönündeki referandumun ekonomik olumsuzluk yaratacağı beklentisine karşın 2017’yi kolay atlattığını söyleyebiliriz.

Öte yandan, sessiz ve gizli dev Çin’in 2017 yılında sürpriz bir şekilde büyüme ivmeye kaybetmesi, küresel ekonomi için, bir şans olarak değerlendirildi. Çin’de yaşanan büyüme ivmesi kaybının yarattığı şaşkınlık gibi, ülkemizde de yaşanan onca olumsuzluklara karşın 2016’ya göre 2017’de büyüme yönünde ivme büyüme gösterdi, bu da sevinebileceğimiz ikinci bir unsur olarak önümüze çıktı.  Bu durum maalesef piyasalardaki, işsizlik, çift haneli enflasyona ulaşılması ve özellikle brent petrol fiyatının beklentinin üstüne çıkması ise cari açığa olumsuz etki eden unsurlar arasında yer aldı.

Küresel piyasalarda Brent petrolün yükselme trendini seyredeceği ve Amerika Merkez Bankasının faiz artırmaya devam edeceği tahminleri ile politik risklerin devam ediyor olması, daha şimdiden 2018’in olumsuz etkiler yaratacağı endişesi yaratmasına rağmen, ABD’deki ekonomik gelişme beklentisi, Avrupa, İngiltere ve Japonya’da olumlu bir hava etkisi göstermekte.

2018’in ülkemizdeki ekonomik beklentisi ise, tamamen Ortadoğu’daki politik gelişmelerin ve küresel dalgalanmaların etkisinde kalacağı, bunun yanında 2018 yılında ülkemizin önünde 210 milyar Dolar gibi bir dış finansman ihtiyacının olması, en önemli sorun olarak göze çarpıyor. 2018 ve ileriki yıllarda ülkemizin ekonomik ihtiyacını, mevcut sorunlarımıza yeni sorunlar yaratmadan ve yeni riskler doğmasına meyan vermeden mücadele edilirse, orta vadede ekonomi olumlu bir yöne oturtulabilir, fakat yeni riskler ve sorunlar oluşması durumunda ekonomi ve enflasyon ters tepki gösterecektir.   

2018 yılı ve beklentilerine baktığımızda, kısa vadede ülkeye sıcak para girişini sağlamak, politik ve ekonomik sorunları azaltmak ve yeni riskler almamak, en azından geçmiş yıllarda yaşanan zorluklara karşın, ülke ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir.

2018’in öncelikle ülkemize sonra tüm dünyaya ve insanlığa refah, huzur ve barış getirmesini dilerim.