Barış isteğinin yüksek sesle yoğun şekilde her kesim tarafından dile getirildiği günlerde, Sarıyer Belediyesi’nden de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde 12 farklı dilde barış için şarkılar yükselecek. Sarıyer Beledyesi tarafından bu sene yedincisi düzenlecek Dünya Barış Günü etkinliği öncesinde Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç bir yerel yönetim olarak barış için neler yaptıklarını Milliyet’e anlattı. “Yaşamın içinde birileri mutsuzsa siz orada hiçbir şekilde barışı temin edemezsiniz” diyen Genç, Sarıyer halkının barış içerisinde mutlu şekilde yaşaması için yaptıklarını anlattı... 1 Eylül Barış Günü için özel bir hazırlık içerisindesiniz. Sarıyerlileri 1 Eylül’de nasıl bir etkinlik bekliyor?Biz bu işi 6 yıldır yapıyoruz. Bu sene de 7’inci sene. 2009’daki ilk etkinliğimizde Ermeni sanatçı Civan Gasparyan’ı davet etmiştik ve Yavuz Bingöl ile çok güzel bir konser vermişlerdi. ‘Sarı Gelin’ türküsü 4 dilde söylendi. Çok müthişti. Ayrıca bütün başkonsoloslar katıldı. Amerikan ve İran başkonsoloslarını yanyana oturtmuşlardı arkadaşlar. Etkinliğin sonunda da boğazdan yükselsin diye tüm katılımcılar bir barış ıslığı tutturmuşlardı. Bu sene de Hatay Medeniyetler Korosu 12 dilde şarkılar söyleyecek. Fakat biz acaba bir faydası olmadı mı tüm bunların diye üzülüyoruz.‘Herkesle hasım olduk’ Bunu sorgulamanıza neden olan, son dönemde Türkiye’de yaşananlar mı?Biz şimdi herkesle hasım olduk. Bu çok tehlikeli bir şey ve bunun için de barış çok acil gerekli... Şöyle bir şey de var, teknolojinin gelişmiş olmasıyla medya ve özellikle sosyal medyanın getirdiği dezavantajlar da var. Sanki barış kıymet ve anlamını yitirdi mi ne? İnsanlar bu kadar çok kötü şey olmasını kanıksıyorlar. Mesela Suriyelilerin, Türkiye’ye ilk gelmeleri ile şimdi gelmelerinin arasında çok fark var. Yani işin özü siz barışı nefes almak gibi düşünmek zorundasınız. Bir insan nefes alırsa yaşayabilir, barış olmadan da yaşayamaz. Herkes barış çağrısı yapıyor dikkat ederseniz. Ama yine bombalar patlıyor, yine gencecik insanlar ölüyor. Gencecik çocuklar ölüyor, yarını öldürüyoruz. Sonuç itibariyle bunlar birilerinin ekonomik kavgaları olabilir. Dünyanın ilk kuruluşundan beri husumetler hep çıkar kavgalarından oluşmuştur. Son zamanlarda soğuk savaşın yani ekonomik temelde yapılan savaşların insanların ölümüne dönüşür hale gelmesi tüm dünyada olduğu gibi burada da büyük sıkıntı yaratmaya başladı. Burada yaşadığımız için burayı biliyoruz ama Afganistan’da, Pakistan’da, Hindistan’da da benzer şeyler var. Tüm bunları düşündüğünüzde olmazsa olmaz bir şey var. Herkesin öncelikle samimi olması lazım. Kafasının arkasındakiyle dudağının ucundakinin örtüşmesi lazım. “Barış günü milat yapılmalı” demek çok sıradan olur. 1 Eylül beklenmeden, barış hemen yapılmalı.'Ayrım yapmıyoruz' Siz yerelde barışı sağlayabilmek adına belediye olarak neler yapıyorsunuz?Bizim zaten hizmetlerimizin temelinde barış var. Biz kimseyi siyaseten, inanç olarak ayırmayız; bölge olarak, mahalle olarak ayırmayız. Ulaşabildiğimiz en uç noktaya ulaşırız. Bizim görevimiz yaşamı iyi kılmak. Bunun için de barış lazım. Temel hedef huzuru sağlamak, barışı kılmaksa; toplumda her canlıyı, her bireyi mutlu kılmak zorundasınız. Savaşın en mağdurları kadınlar, çocuklar. Bizim şu andaki tüm politikamız da çocuklar ve kadınlar üstüne yürüyor. Mesela biz Van depremi olduğunda 250 Vanlı’yı burada ağırladık. Fakat bunu şöyle yaptık; oradan gelenlere dedik ki, “Yeni evli çiftin cicim ayları gibi bugün herkes size bakar, yardım üstüne yardım yağar; sonra bir bakmışsın ‘Ulan adamlara bak iyi ki bir deprem oldu, geldiler buraya biz götürüyoruz onlar yiyip içip yatıyorlar’ derler. Gelin bu işe bir çözüm bulalım.” Ve onları belediyede işe aldık, çeşitli yerlerde işe yerleştirdik. Çocuklarını okula kaydettirdik.Kadınlara el emeği kursları açıldı. Ve herkes çok mutluydu. Kimse onların kendilerine ek bir yük getirdiğini düşünmedi. Onlar da giderken çok mutlu gittiler. O yüzden giderken hüzünlüydüler.‘Aache’ın ile kardeş şehriz’ Barışa dair yereli aşan projeleriniz, çalışmalarınız var mı?Elbette var. Mesela bir Almanya’da bulunan Aachen şehri ile kardeş şehriz. Onlarla ortak projelerimiz var. Mesela Aachen’la kardeş olduktan sonra oradan 6 okul, Sarıyer’den 6 okulla kardeş oldu. Öğrenciler karşılıklı olarak bu okullara gidip geliyorlar. Şimdi istediğimiz aileleri de bu değişim programına dahil etmek. Bunun yanı sıra oraya göç edenlerin 2’inci, 3’üncü kuşak çocuklarından mesela Türkçe kursları veriyoruz. Oradan gelip belediyemizde staj yapan 2 öğrenci oldu. Şimdi 2 öğrenci daha geliyor. Aslında bizim başından beri söylediğimiz hep şuydu; AB Bakanlığı’na dedik ki yerel yönetimler çok önemli. Oradaki Türklerin de barış içerisinde yaşaması için entegrasyona biz de yardımcı olmalıyız. Mesela oraya gittiğimizde bir belediye başkanına dedik ki, “Ne yapmaya çalışırsanız çalışın, Türklerin cenazelerinin ve düğünlerinin kalabalık olmasının önüne geçemezsiniz.” Mesela orada bir Aachen-Sarıyer Derneği kuruldu. Biz de burada şimdi Sarıyer-Aachen Derneği kuruyoruz. Şimdi buradan bir öğrencimiz Aachen Teknik Üniversitesi’ne gitti.Türk bayrağı asıldıBiz oraya gidip kardeş olduktan sonra protokolde Türk bayrağı asıldı. Çok uzun yıllardır orada yaşayan bir Türk doktoru, Türk bayrağını görünce çok duygulanmış. Bize gelip, “Ne isterseniz yapabilirim” dedi. Bunlar çok güzel şeyler. Önümüzdeki günlerde Kavala’yla da kardeş olacağız. Kavala Belediye Başkanı ile saatlerce konuşuyoruz. Mesela mübadillerin torunları üzerine neler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bu insanlar, orada yaşamamış olsalar da buradan oraya gittiklerinde ‘Ata toprağı’ diye toprağa sarılıyorlar.Ve o zaman da kimse “Sen Yuanistan’a şöyle bakıyorsun, ben de Türkiye’ye böyle bakıyorum” falan demiyor. Biz yerelde düşünüyoruz. Yaşamı konuşuyoruz. Ve yaşamı konuşursanız, barışı çok rahat temin edersiniz. Burada ben özelikle şunu belirtmek istiyorum, yerel yönetimlerin bu işin olmazsa olmazlarından kabul edilmesi lazım.‘Çözümsüzlüklerle barışı kuramazsınız’ Bir yandan da hemen yanıbaşımızda Suriye’de devam eden bir savaş ve savaş nedeniyle yerinden olmuş, sadece barış içerisinde bir ortamda yaşayabilmek için ölümü göze almış insanlar var...Biz Almanya’ya gittiğimizde oradaki görüşmelerimizde dediler ki, “Biz kesinlikle bir mülteciyi çadırda yaşatmak istemiyoruz.” Bu da Alman formatı. Eğer bu insanlara kapını açıyorsan, onlara insanca yaşayacağı koşulları da sunman lazım.“Ben sizi aldım, bünyeme kabul ettim” demek yetmez. Almanya onu söylüyor işte, “Eğer mülteci alacaksak, onları ülkemizde diğer tüm yaşayanlar gibi yaşatmak zorundayız” diyor. Yoksa başına bela olur, yoksa Suriyelilere tepkiler artar, Suriyeli kızlar satılır, yoksa çocuklar hırsızlık yapmaya başlar, yoksa toplumda inanılmaz bir dejenerasyon yaşanır.‘Samimi olmalıyız’Yaşamın içinde birileri mutsuzsa orada siz hiçbir şekilde barışı, huzuru temin edemezsiniz. Barış bir yaşam felsefesi, olmazsa olmaz bir unsurdur. Sadece barış söylemleri ile bu olmaz. O yönde barışı kurmak zorundasınız. Bir de samimi diyaloglar gerekir bunun için, barışın oluşması için. Çözümsüzlüklerle barışı kuramazsınız. Bazı şeyleri erteleyelim, şu günü kurtaralım demenin de faydası olmaz.‘Sarıyer Akademi’ öğrencilerini bekliyorSarıyer Belediyesi, bir yandan da büyük bir heyecanla yeni eğitim döneminde “Sarıyer Akademisi”ni hayata geçirmeye hazırlanıyor. Dershanelerin kapanmasının ardından Sarıyer’de okulunda birinci olan bir kız öğrencinin Belediye Başkanı’na ulaşarak, “Benim ailemin durumu beni temel liseye kaydettirmeye yetmiyor.Herkes şimdi bu okullara geçiyor. Ben geçemeyince de onların gerisine düşmüş oluyorum. Bana yardımcı olun” demesinin ardından belediye kolları sıvıyor.12 sınıf hazırlandıİlçedeki deneyimli öğretmenler aranarak, “Ne yapabiliriz” diye konuşuldu ve ortaya ‘Sarıyer Akademi’ fikri çıktı. 30 yıllık matematik öğretmeni Sami Görey, Genç’ten kendisine teklif gelmesinin üzerine yarım saat içerisinde emekliliğini alıp, okuluna istifasını verdi ve ‘Sarıyer Akademi’ için çalışmaya başladı.Aynı şekilde Sarıyer’de bulunan bir eğitim kurumunda yönetici olarak görev yapan 33 yıllık eğitimci Selçuk Dereci de hızla nasıl bir proje geliştirilebileceği konusunda çalışmaya dahil oldu ve ‘Sarıyer Akademi’ oluşmaya başladı. Öncelikle belediyenin yeni kurulan “Yaşar Kemal Kültür Merkezi” binasında son teknolojiyle donatılmış 12 sınıf hazırlandı. Şimdi bu sınıflar 7. sınıftan 12. sınıfa ve de mezun olup üniversitede istediği bölüme yerleşememiş 560 öğrenciyi bekliyor. 20 öğretmen ile hafta içi 3 gün 16.30-19.40 arasında; cumartesileri de 8. ve 12. sınıf öğrencilerine sabahçı ve öğlenci olmak üzere 6’şar saat eğitim vermeyi planlayan Akademi’de pazar günleri ise çocuğuna ailesiyle vakit geçirebilmesi için tatil. Ücretsiz Akademi’ye kaydolabilmek için illa Sarıyer’de oturmak gerekmiyor.Fakat başvuruların yoğunluğu nedeniyle her başvuran da kabul edilemiyor. Akademi’nin eğitimcileri başvurular arasında değerlendirmeyi öğrencinin ailesinin sosyo-ekonomik durumuna, okuldaki devamlılığına ve akademik başarısına göre yapacaklarını söylüyorlar. Koza İpek Medya Grubu'na operasyon
http://www.escortperl.com/category/yozgat-escort/